Bir zamanlar Hanzade vardı...(8)
Hanzade 1981 yılının son ayında Biyoloji öğretmeni olarak Konya Atatürk kız lisesine depo ataması olur.Babamla beraber Konyaya giderler ocak 1982 de.Bir müddet otelde kalırlar.Çünkü depo tayindir, kazalara da gidebilir.O okulda beklerken Fransızca öğretmeni İstanbullu Güler Üge ile tanışırlar.Sonunda merkezde,Hanzade Gazi lisesine,Güler ise Atatürk Kız lisesine stajiyer öğretmen olarak atanırlar.Beraber kalmak için yer ararlar.DMMA yeni bir kız öğrenci yurdu açmış.Oranın müdüresi Şükran hanımla konuşurlar.Şükran hanım da rektörlüğe danışır ve kabul edilirler geceleri sorumlu öğretmen olarak kalmaya.Yurtda bir psikolog hanım da vardır Fatma Mercan.Üç kişidirler sorumlu öğretmen olarak yurtda.Orada kalan üniversiteli kız öğrencilerin bir çok sorunları olmaktadır.Konya kışın çok soğuktur.Yeni açılan kız yurdunda öğrenci sayısı şimdilik 14 dür.Yemek yapıp bulaşık yıkamayan öğrenciler vardır,ikaz edilirler.Yurda giriş saati akşam 19.00.Bazı öğrenciler biraz geç kalıyor.Geç kalanları uyarıyorlar.Yurtda öğrenciler pazartesi ve cuma günü sadece akşamları şehirler arası telefon görüşmesi yapabilir kural olarak.Bu kuralı bozanı da uyarmak zorundalar.
O zamanlarda da, şimdiye benzer Konya halkı tutucu ve erkek egemen toplumdur.Belki bugünlerde daha gelişmiştir,üniversiteli öğrencilerin çoğalmasıyla.Eski tarihi eserler ve mimarisi vardır.Anadolu Selçuklu devletinin başkenti, tasavvuf şairi Mevlana'nın yaşadığı bu topraklarda hoşgörü felsefesi dünyaya yayılmıştır.Dini baz alan kafa yapısındaki bazı erkekler yüzük takmıyorlar.Altın evlilik yüzüğü takmanın günah olduğunu ileri sürerek. Aslında dindar görünerek fırsatını bulduğu zaman çapkınlık yapma, modern gördükleri kadına müsait olduğu düşüncesiyle sarkma hevesinde yine bu tarz erkekler.Kadının ikinci sınıf görüldüğü bir toplumdur çoğunluk.Akşam olunca kentde hiçbir sosyal etkinlik olmamakta.Herkes erkenden evine çekilmekte.Diyarbakır'da bile daha renkli bir sosyal hayat vardır evlerde.Hanzade Diyarbakır'da ki sıcak kanlı arkadaşlarını arar,ama herkes farklı bir yerlere dağılmışlardır.Yurdun öğrencilerinden sorumlu oldukları için kurallara uymalarını sağlamak zorundalardır.Belki de bu sorumlulukların ağır stresi nedeniyle psikolog Fatma Mercan mide kanaması geçirir ve rapor alır tedavi görür uzun zaman.
Bahar ve yaz geldiğinde akademi öğrencileri, öğretim görevlileri ile Silifke'ye giderler.Kız kalesi, Cennet Cehennem ziyaretleri içlerini açar.Havalar güzelleştikçe Mevlana ve Selçuklu kalıntıları tarihi eserleri gezerler.Okullar tatil olunca memleketine döner Ordu'ya, ailesiyle hasret giderir.Eylül ayında tekrar öğrenim başladığı için gelirler yurda, okullarına.
Bir mimarlık öğrencisi Ülkü Demirözcan sürekli kuralları ihlal etmekte.Ya geç gelir,ya telefon açma saatleri ve günlerine uymaz.Güler ve Hanzade ikaz ederler,öğrenci tartışır onlarla.Öğrencinin belki kendine göre bahaneleri vardır, daha fazla özgürlük istemekle.( Zamanımızda herkesin cep telefonu var böyle bir kısıtlama yok çok şükür)Fakat tüm öğrencilere uygulanan prosedür ona da uygulanmakta.Eğer gerçek hukuka dayalı bir yönetim olacaksa.Bir gün gününde olmayan telefon açma işinden yine tartışma çıkar bu kız öğrenciyle aralarında.O'na verilen imkanı diğerleri de isteyeceği için tabi kural ihlaline izin verilmez.Güler ile tartışan kız öğrenci ''kendinizi ne zannediyorsunuz ukala dümbelekleri'' diyor.Hanzade arkadaşına destek vermek için''asıl sen kendini ne zannediyorsun, geldiğinden beri sürekli sorun çıkaran sensin'' ''Ben sorun çıkarmıyorum'' ''Çıkarıyorsun,bu durumda yurtta kalacağını zannetme'' ''Beni hiç kimse çıkaramaz ukala dümbelekleri, çıkarın da göreyim'' Artık kendini tutamaz Hanzade ''Serseri çıkacaksın, şimdi telefon aç da göreyim'' Tartışma büyümüş diğer öğrenciler de duyuyorlar.Yurt müdiresi geliyor meseleyi öğreniyor Ülkü'yü odasına alıp konuşuyor.Ülkü size saygım var onlara yok diyor. Şükran da ''onlara da saygı duymak zorundasın, çünkü buradaki kurallara uymayanları denetlemek görevleri, eğer aksi davranırsan bavulunu topla yurdu terket'' Bu olaydan bir gün sonra Şükran rektörlükten çağırılıyor.Meğer kız, rektör yardımcısı Kemal Bıyıkoğlu'nun akrabasıymış.Ülkü'nün yurtta kalmasını istemişler.Kuralları bozduğu için çıkması gerektiği halde korunmuş.Diğer öğrenciler kuralları bozunca yurttan atıldığı halde o öğrenciye ayrıcalık tanınmış.Hanzade hukuk önünde eşitliğin ve adaletin olmadığı yerde daima tepkilidir, çünkü vicdanı izin vermez rahat olmasına.Yurttan ayrılan öğrenciler kilitli dolaplarını boşalttıkları halde, Ülkü'nün dolabı hiç bir zaman boşaltılmamış, ayrıcalık devam etmiş.
Aradan bir zaman geçiyor Ülkü yurtda yine, Şükran rektörlükten yine çağırılıyor.Geri geldiğinde morali oldukça bozuk Şükran'ın.Arkadaşlarına anlatıyor sonra durumu:Rektör yardımcısı Kemal Bıyıkoğlu ''üç nöbetçi öğretmenin kız yurdu için fazla olduğunu, birini yurttan çıkarmalarını söylüyor.Yurdun öğrenci sayısı az iken üç sorumlu öğretmeni kabul eden rektörlük, öğrenci sayısı artınca üç sorumlu öğretmen fazla diyor,üstelik bu öğretmenler ücret almıyorlar.Güler ''ben üçünden de memnunum, hangisine çıkın derim, beni çok güç durumda bıraktınız'' demiş.Konuyu anlatır anlatmaz Hanzade ''Tamam Şükran,zaten Güler i
le konuşuyorduk ayrılmak için, ev tutacağız''Şükran duygulanıyor, ''ne kadar olgun ve soğukkanlısınız''der ve ağlar.Akşam olur psikolog Fatma Mercan ''Geceleri yabancı dil kursuna gideceğim, beni idare edermisiniz''der arkadaşlarına.Güler ''Biz yurttan çıkıyoruz'' Durumu anlatırlar.O zaman Fatma Mercan ''Siz kalın, ben çıkayım'' der.''Yok biz kesin çıkmaya kararlıyız'' ''O zaman ben de sizinle çıkıyorum, bugün zaten içime doğmuş gibi ev kiralarını hesapladım'' ''Neden? sen çıkma biz çıkıyoruz zaten'' ''Arkadaş ben de çıkıyorum, ister yanınıza kabul edin, ister etmeyin, çıkacağım'' ''Madem öyle kararlısın,tabi bizimle kalabilirsin, hemen ev arayalım''
Rektör yardımcısının onlardan birini yurttan çıkartmak istemesinin nedenini merak eder Hanzade ama, öğrenci Ülkü olayına bağlı olabileceğini düşünmek bile istemez. Çünkü kendi ayni makamda olmuş olsaydı bu olayda kuralların ihlalinden kaynaklanan bir ayrıcalık yapmayacağından.Yetkililerin hukuk dinlemeden hareket edebileceğini dersini almıştır o olayla.Bu sadece küçük bir olaydır, Türkiye'de hep bu tip kayırmacalar, adamın adamının önünü açmalar olmuştur ve olacaktır.Zira insanların aydınlanması, hukuk önünde eşit olmasını engelleyen bağnaz bir zihniyet daima ülkemizde karabulut gibi tepemizde durduğu için medeniyet çabamız suya yazılan yazı gibi olacaktır.O günlerden bugüne hala bu durumlar bazen artarak sürmektedir ne yazık ki...
O zamanlarda da, şimdiye benzer Konya halkı tutucu ve erkek egemen toplumdur.Belki bugünlerde daha gelişmiştir,üniversiteli öğrencilerin çoğalmasıyla.Eski tarihi eserler ve mimarisi vardır.Anadolu Selçuklu devletinin başkenti, tasavvuf şairi Mevlana'nın yaşadığı bu topraklarda hoşgörü felsefesi dünyaya yayılmıştır.Dini baz alan kafa yapısındaki bazı erkekler yüzük takmıyorlar.Altın evlilik yüzüğü takmanın günah olduğunu ileri sürerek. Aslında dindar görünerek fırsatını bulduğu zaman çapkınlık yapma, modern gördükleri kadına müsait olduğu düşüncesiyle sarkma hevesinde yine bu tarz erkekler.Kadının ikinci sınıf görüldüğü bir toplumdur çoğunluk.Akşam olunca kentde hiçbir sosyal etkinlik olmamakta.Herkes erkenden evine çekilmekte.Diyarbakır'da bile daha renkli bir sosyal hayat vardır evlerde.Hanzade Diyarbakır'da ki sıcak kanlı arkadaşlarını arar,ama herkes farklı bir yerlere dağılmışlardır.Yurdun öğrencilerinden sorumlu oldukları için kurallara uymalarını sağlamak zorundalardır.Belki de bu sorumlulukların ağır stresi nedeniyle psikolog Fatma Mercan mide kanaması geçirir ve rapor alır tedavi görür uzun zaman.
Bahar ve yaz geldiğinde akademi öğrencileri, öğretim görevlileri ile Silifke'ye giderler.Kız kalesi, Cennet Cehennem ziyaretleri içlerini açar.Havalar güzelleştikçe Mevlana ve Selçuklu kalıntıları tarihi eserleri gezerler.Okullar tatil olunca memleketine döner Ordu'ya, ailesiyle hasret giderir.Eylül ayında tekrar öğrenim başladığı için gelirler yurda, okullarına.
Bir mimarlık öğrencisi Ülkü Demirözcan sürekli kuralları ihlal etmekte.Ya geç gelir,ya telefon açma saatleri ve günlerine uymaz.Güler ve Hanzade ikaz ederler,öğrenci tartışır onlarla.Öğrencinin belki kendine göre bahaneleri vardır, daha fazla özgürlük istemekle.( Zamanımızda herkesin cep telefonu var böyle bir kısıtlama yok çok şükür)Fakat tüm öğrencilere uygulanan prosedür ona da uygulanmakta.Eğer gerçek hukuka dayalı bir yönetim olacaksa.Bir gün gününde olmayan telefon açma işinden yine tartışma çıkar bu kız öğrenciyle aralarında.O'na verilen imkanı diğerleri de isteyeceği için tabi kural ihlaline izin verilmez.Güler ile tartışan kız öğrenci ''kendinizi ne zannediyorsunuz ukala dümbelekleri'' diyor.Hanzade arkadaşına destek vermek için''asıl sen kendini ne zannediyorsun, geldiğinden beri sürekli sorun çıkaran sensin'' ''Ben sorun çıkarmıyorum'' ''Çıkarıyorsun,bu durumda yurtta kalacağını zannetme'' ''Beni hiç kimse çıkaramaz ukala dümbelekleri, çıkarın da göreyim'' Artık kendini tutamaz Hanzade ''Serseri çıkacaksın, şimdi telefon aç da göreyim'' Tartışma büyümüş diğer öğrenciler de duyuyorlar.Yurt müdiresi geliyor meseleyi öğreniyor Ülkü'yü odasına alıp konuşuyor.Ülkü size saygım var onlara yok diyor. Şükran da ''onlara da saygı duymak zorundasın, çünkü buradaki kurallara uymayanları denetlemek görevleri, eğer aksi davranırsan bavulunu topla yurdu terket'' Bu olaydan bir gün sonra Şükran rektörlükten çağırılıyor.Meğer kız, rektör yardımcısı Kemal Bıyıkoğlu'nun akrabasıymış.Ülkü'nün yurtta kalmasını istemişler.Kuralları bozduğu için çıkması gerektiği halde korunmuş.Diğer öğrenciler kuralları bozunca yurttan atıldığı halde o öğrenciye ayrıcalık tanınmış.Hanzade hukuk önünde eşitliğin ve adaletin olmadığı yerde daima tepkilidir, çünkü vicdanı izin vermez rahat olmasına.Yurttan ayrılan öğrenciler kilitli dolaplarını boşalttıkları halde, Ülkü'nün dolabı hiç bir zaman boşaltılmamış, ayrıcalık devam etmiş.
Aradan bir zaman geçiyor Ülkü yurtda yine, Şükran rektörlükten yine çağırılıyor.Geri geldiğinde morali oldukça bozuk Şükran'ın.Arkadaşlarına anlatıyor sonra durumu:Rektör yardımcısı Kemal Bıyıkoğlu ''üç nöbetçi öğretmenin kız yurdu için fazla olduğunu, birini yurttan çıkarmalarını söylüyor.Yurdun öğrenci sayısı az iken üç sorumlu öğretmeni kabul eden rektörlük, öğrenci sayısı artınca üç sorumlu öğretmen fazla diyor,üstelik bu öğretmenler ücret almıyorlar.Güler ''ben üçünden de memnunum, hangisine çıkın derim, beni çok güç durumda bıraktınız'' demiş.Konuyu anlatır anlatmaz Hanzade ''Tamam Şükran,zaten Güler i
le konuşuyorduk ayrılmak için, ev tutacağız''Şükran duygulanıyor, ''ne kadar olgun ve soğukkanlısınız''der ve ağlar.Akşam olur psikolog Fatma Mercan ''Geceleri yabancı dil kursuna gideceğim, beni idare edermisiniz''der arkadaşlarına.Güler ''Biz yurttan çıkıyoruz'' Durumu anlatırlar.O zaman Fatma Mercan ''Siz kalın, ben çıkayım'' der.''Yok biz kesin çıkmaya kararlıyız'' ''O zaman ben de sizinle çıkıyorum, bugün zaten içime doğmuş gibi ev kiralarını hesapladım'' ''Neden? sen çıkma biz çıkıyoruz zaten'' ''Arkadaş ben de çıkıyorum, ister yanınıza kabul edin, ister etmeyin, çıkacağım'' ''Madem öyle kararlısın,tabi bizimle kalabilirsin, hemen ev arayalım''
Rektör yardımcısının onlardan birini yurttan çıkartmak istemesinin nedenini merak eder Hanzade ama, öğrenci Ülkü olayına bağlı olabileceğini düşünmek bile istemez. Çünkü kendi ayni makamda olmuş olsaydı bu olayda kuralların ihlalinden kaynaklanan bir ayrıcalık yapmayacağından.Yetkililerin hukuk dinlemeden hareket edebileceğini dersini almıştır o olayla.Bu sadece küçük bir olaydır, Türkiye'de hep bu tip kayırmacalar, adamın adamının önünü açmalar olmuştur ve olacaktır.Zira insanların aydınlanması, hukuk önünde eşit olmasını engelleyen bağnaz bir zihniyet daima ülkemizde karabulut gibi tepemizde durduğu için medeniyet çabamız suya yazılan yazı gibi olacaktır.O günlerden bugüne hala bu durumlar bazen artarak sürmektedir ne yazık ki...
Yorumlar