Bir zamanlar Hanzade vardı...(4)

     Hanzade zaman ilerledikce sağlıklı büyüyor...ailede çok sevgi duyularak,özen gösterilerek büyütülen bir çocuk.Bir gün rahmetli annem babam, ölmüş büyüklerinin ruhu için,oturduğumuz anneannemin Aziziye mahahallesinde ki üç katlı konağında mevlüt okutmaktalar.Hanzade sanırım dört yaşlarında ben ise yedi.Erkeklerin tarafıyla kadınların tarafını  ayıran perde koyulmuş üst katdaki cumbalı salona.Erkek tarafında bir hafız Kuran okumakta, herkes huşu içinde dinliyor,bazen gözler nemleniyor.Hanzade artık ele avuca sığmıyor,hareketli ve sevimli çok güzel bir  çocuk.Mevlüde getirilen yaşıtı sayılan konukların çocuklarıyla ha bire konuşuyor bıcır bıcır...Sesleri yükselmekte bazen..ben daha usluyum onlara bakınca.Mevlüde katılanlar sesizce okunan duaları dinlerken, çocukların bıcır bıcır kaynaşması dikkat çekmekte.Babam perdeyi açıyor ve Hanzade'ye sus işareti yapıyor elini dudaklarına götürerek.Hanzade başıyla onaylıyor, eliyle ağzını kapatıyor, tamam işareti yapıyor.Babam perdeyi kapatır kapatma yine fis-kos arkadaşlarıyla yapmakta.Babam yine perdeyi açıyor,sertçe bakarak tekrar sus işareti yapıyor. Hanzade yine iki elini ağzına kapatıyor sustum diyor işaretle, perde kapanır kapanmaz yine usulden başlayıp yükselen fis-koslar...Artık onları seyredenler kendilerini zorla zapt ediyorlar gülmemek için.Hanzade, o yaşta anlamadığı dini ritüellere kendince iştirak ediyordu bu şekilde.
       Hanzade çok özgür ruhlu yetişti,çok okuyan, çok sorgulayan,ezilenden yana olan, hak için sonuna kadar  mücadele etmenin bilinci vardı...haklıyken haksız duruma düşülecek durumları hemen fark eden,özgürlüklerin başkalarının sınırında bittiğini herkese öğreten zeki bir çocuk olarak hepimizden farklıydı.Bu ifade ettiklerim az çok hepimizde vardı, ama en incelikli en sakin ifade eden O oldu daima.Evin en küçüğü olduğu için her yere gönderilmezdi.Mesela ekmek alınacak,hemen ben gönderilirdim...Şükriye ablam varken o giderdi ama,annem Şükriye ablamın yanına muhafız beni uygun görürdü.Zira Şükriye ablam da gösterişli gençkız olmuştu artık...Büyükler iki ablam da genç kız oldukları için gönderilmezdi.Abim ise çocukluğunda, astım broşitli çocuk olduğu için annem tarafından çok korunur kollanırdı.En müsait bendim her ayak işine gönderilen.Çünkü ortancaydım.Ne genç kız ne çocuk, ne de biricik.Bayramlarda hepimize yeni kıyafetler dikilirdi ama diğer bayram dışında  günlerde bana yapılmazdı.Çünkü büyükler eskitemeden büyürler, genç kız oldukları için hemen yenisi alınırdı. Abim özel çocuktu,erkek olduğu için kıyafetler O'na has olurdu.Büyüklerden artanları hep ben giyerdim eskitene kadar.Ben esitince atılırdı kıyafetler..Küçüğe de yeni alınırdı bu nedenle,yani ortanca olmak böyle bir şeydi.Bu durumun idrakine büyüdüğümde vardım.Fakat iyi ki öyle olmuş derim bazen...hayatda keskin bıçak olmama,her yere gönderilmekten gelen tecrübeyle işlerde becerikli olmayı, yılmamayı bu duruma borçluyum sanırım.
       Hanzade okula gönderileceği sene, ailemize bir kız çocuğu daha katıldı.Rahmetli babam, eski bir ailenin evladı olarak, savaş zamanlarında, üç yaşında babasız, sekiz yaşında annesiz kalmanın, okurken kendini korumasız hissetmenin ezikliğini çok yaşamış.Bu nedenle okuyan çocuklara her türlü maddi manevi desteği dışardan verirdi.Bir çok çocuğu dışardan desteklemiş eğitimlerine yardımcı olmuştu, maddi gücünü ve sevgisini paylaşırdı korunmaya ihtiyacı olan okuyan çocuklara.Daima şöyle derdi:''yeşerecek ağaca su vermek lazım, kuruyan ağaca su gerekmez''...İşte anne baba ayrılığı nedeniyle okuması için destek gereken bir kız çocuğu getirdi evimize.İlk  kez  ailemizin  içinde manevi bir evlat yetişti.Daha öncekiler gibi dışardan destek olunmayan...O kız çocuğu Mürüvvet,Hanzade ile ayni yaşlardaydı.İkiz gibi okula gönderildiler.Rahmetli annem babam bizlerden ayırt etmeden ona da annelik babalık yaptılar.Hatta iki çocuk kavga etseler, annem babam önce Hanzade'yi paylarlardı.Ya da ablalarımdan biri, bizlere olduğu gibi ''kalk su ver bana'' dese, babam müdahale ederdi.''Kalk suyunu kendin al'' diye.Hanzade'nin hepimizden daha yüce gönüllü oluşunun sebebi,Mürüvvet gibi bir kardeşle büyümeye devam  etmesidir, O'nunla eşit şartlarda büyüdüğü için bence... Mürüvvet'le beraber ikiz gibi büyümek, Hanzade'ye çok değer katmıştır.El bebek gül bebek büyümenin dışında başka bir dünyayı ve paylaşımı hakkı-hukuku öğrenmenin,ilk adalet derslerini o sayede öğrendi...Mürüvvet de çok asil bir ruha sahipti.Son derecede eşit şartlarda özellikle bakıldığı destek olunduğu halde,asla şımarık davranmadı, herşeyi hazmederek yetişti,tok gözlüydü,çünkü zeki ve olumlu bir çocuktu.Anneme babama son derecede saygılı ve bağlı oldu her daim.Hatta annem öldüğünde,kardeşler arasında, başkalarının kışkırttığı  miras uyuşmazlıkları , haksız hukuksuz davranışlar olduğunda, rahmetli babam, Ankara'da evli çocuklu,öğretmen olan manevi kızının yanında,kendine huzur arar, rahat ederdi.Birgün bana ''Mürüvvet bulunmaz evlat'' dedi.Ben hafiften kıskanarak''ya...ne yaptı bizden fazla sana?''dedim.Rahmetli babam bana hayatımın en güzel dersini verdi:''Siz şımarık büyüdünüz, gerektiğinde söz dinlemediniz,beni üzdünüz.Hepinizden ayrı ayrı çektim.Mürvet, çocuğum hep sakin hep olumlu, ölçülü ve sabırlıydı.Annenin ve benim en çok rahat ettiğimiz çocuğumuz Mürvet'di'' dedi.Buradan sevgili kardeşim Mürüvvet'e sonsuz teşekkür ediyorum bu vesileyle.Annem babam Mürüvet'ten çok hoşnut kalarak bu dünyayı terk ettiler.Mürüvvet Hanzade ile hem kardeş hem arkadaş kaldılar ömür boyu.
   Babam evde sessiz kalarak ezilmesin, okusun  diye Mürüvvet'i parasız yatılı öğretmen okulu sınavına sokmak istiyor.Hanzade ''ben de gireceğim'' diyor. Sen normal okula git dendiğinde ''annem babamın en son çocuğuyum, ben okuyana kadar annem babam vefat ederse, babamın çocukluğu gibi olursam ne yaparım?ben de öğretmen okulu sınavına gireceğim , kısa yoldan meslek sahibi olurum, hem Mürüvet'ten ayrılamam''diyor ve sınava iki kız giriyorlar.İlkokulu ayni okulda okuyup bitirmişlerdi.Hiç ayrılmamışlardı,evde okulda beraberdiler..ne dikilirse ne alınırsa ikisine birden alınıyor,tıpkı ikizler gibi.Sınav sonucu, Hanzade Eskişehir öğretmen okulunu, Mürüvvet Ankara Hasanoğlan öğretmen okulunu kazanıyorlar.Gönderiliyorlar iki çocuk okula.O zamanlar biz babamın görevi nedeniyle Ankara'da yaşıyoruz.Ben orta sondan lise ikiye kadar Aydınlıkevler lisesinde okudum.Hanzade Eskişehir öğretmen okulundan,Mürüvvet de Hasanoğlan öğretmen okulundan geliyorlar hafta sonları özlem gideriyorlar Ankara'daki evimizde.İki çocuk ayrılık araya girince çok üzülüyorlar, hergün birbirlerine mektup yazıyorlar, ağlaşıyorlar vs. O zaman cep telefonları,bilgisayarlar yok.Yıl 1970 yılı..Özlem ve birbirleriyle dayanışmaları nedeniyle iki çocuk sürekli kendi durumlarını anneme babama şikayet etmekteler.En sonunda babam,Trabzon Lisesinden tanıdığı, Ankara Tıp fakültesinde pofesör doktor olan arkadaşına durumu anlatıyor.Sınıf arkadaşı babama yardımcı oluyor, Hanzade için rapor veriyor.Gerekçe olarak ikiz gibi büyüyen iki çocuk birbirinden ayrılınca bunalıma girdiğinden, birbirleriyle beraber okumalarının ruh sağlıklarına iyi geleceği şeklinde kurul kararıyla alınan rapor sayesinde, iki kardeş ayni okulda okuma olanağına kavuştular.Çok mutlular, beraber gidiyorlar her yere,beraber geziyorlar,dertleşiyorlar,birbirlerine tam destekteler. Diğer ablalara karşı da, ev içinde mükemmel ittifakları var...Mürüvvet okulu bitirdiğinde Ankaralı bir sınıf arkadaşıyla anlaşarak evleniyor.Bir erkek bir kız çocuğuyla mutlu olarak hayata halen


devam ediyor.Hanzade öğretmen okulundan sonra üniversite sınavlarına giriyor , Diyarbakır
üniversitesi Fen fakültesi Biyoloji bölümünü okuyor.İşte doğurulmadığı halde, emek verilerek evlat sahibi olmak, bunu hak etmek, Mürüvvet'in asilliğindendi...karşılığını da sevgi ve saygıyla ömür boyu almak rahmetli annem babamın en büyük gururlarıydı...Emek sevgidir diyenler gerçekten doğru söylemişler.



Bu nedenle annemi babamı bu kadar mutlu eden bu kardeşin hepimizde ki yeri çok farklı,çok derin ve sevgi dolu...Annem babam kuru ağaca su vermemişler, su verdikce yeşeren meyveler veren çok güzel bir ağaç gibiydi kardeşim Mürüvvet.Mürüvvet ile kan bağımızın olmaması önemli değil, Hanzade'nin dediği gibi''kadim kardeşimiz'' iki cihanda.Hepimiz için Mürüvvet çok değerlidir, hele Hanzade'den sonra iki kat değerli çünkü O'nu hatırlatan çok özel bir kız.

Yorumlar

Unknown dedi ki…
Çok güzel bir yazı olmuş. Aysun kalemine sağlık. Böylece Mürüvet gibi asil kardeşinizin kan bağı değil can bağı ile bağlı olduğunuzu ne güzel anlatmışsın.
safurtun dedi ki…
Adınız görünmediği için hangi kuzenim olduğunu anlayamadım. Lütfen söylerseniz,belki sizinle de ortak anısı vardır Hanzade'nin.Sözleriniz için teşekkürler, güç verdiniz.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir zamanlar Hanzade vardı...(3)

Bir zamanlar Hanzade vardı...(2)

Bir zamanlar Hanzade vardı...(14)