Bir zamanlar Hanzade vardı...(3)
Rahmetli babam, Osmanlı devleti dört cephede savaşırken,Balkan savaşı sonunda doğmuş.Büyükbabam Avcı Ömer Ağa lakaplı(diğer akrabalardan ayırmak için Büyük Ömer Ağa'da derlermiş)Selçuklu devleti sonra da Osmanlı devlet nizamında tımar sistemi içinde kuruluşundan bu yana var olmuş(Danişment beyliğine bağlı) bir aşirete (Uzunömeroğullarına) mensupmuş.Babam ve ikizi Hasan amcam doğduğunda büyükbabam 70 yaşını çoktan aşmış.Uzunömeroğullarının Gökömer,Karakiraz(Ataköy),Sağırlı köylerinde tımar sahibi oldukları biliniyor eski Osmanlı tapu kayıtlarında mevcut.Bu köylerde,reayaya tarım,hayvancılık,üretim yaptırılmakta.Ürünün onda biri Aşar vergisi olarak devlete verilmekte.Savaş zamanı ise,köylerdeki halk çocuklarını asker olarak eğitir ve kendi aşiretinin eli silah tutan gençleriyle birlikte Anadolu beylerbeyinin ordusuna katılmak üzere,Trabzon sancağına sevk ederlermiş.Yani devletin memuru Sipahi ağalığıyla aile görevliymiş.Bu görev Tımar sistemi ortadan kalkana kadar devam etmiş.Sonradan tımar olarak verilen, devlete ait topraklar da orayı kullanan ailelere kalmış.
Babaannem ise Turnasuyu yöresini tımar olarak işleten medrese(zamanın üniversitesi) eğitimli molla kadı ailesi olan Veliefendioğulların'dan ,son Ordu baş kadısı Büyük Mehmet Efendi'nin dört oğlundan biri Vehbi Efendinin kızıymış.Babaannemin daha evvel mutsuz bir evliliği olmuş.O evlilikten bir halam bir amcam vardı.Halamı 13 yaşlarında Bolu-Göynük yöresine gelin vermişler.Babaannem o yıllarda 12 yaşında olan Mustafa amcamı, yeni evlendiği Ömer Ağanın konağına Sağırlı köyüne getirmiş.Ömer Ağa 70 yaşlarında babaannem ise 32 sanırım.Ömer Ağa'nın daha evvel 3 evliliği var.Bunlardan çocukları olmuş.Evlendiği kadınlar vefat ettikçe tekrar evlendirmişler büyükbabamı.Üvey çocuklar evlenmiş ve onların da ayrı yuvaları çocukları var.Köye gelen ağırlayacak konukları ağırlayacak, konakta çalışanları yönetecek bir hanıma ihtiyaç var daima.Babaannem de Büyükbabam da toprağa dayalı tımar düzeni içinde herhangi biriyle evlenemiyor.Yine tımar düzenine uygun ailelerden evlilikler yapıyorlar.Babaannem ilk eşinin içkisi nedeniyle aile kararıyla ayrılmış, büyükbabam ise eşleri vefat ettiği için dul. Sarıkamış faciasında,21 yaşında şehit olan, önceki hanımı Sağıroğlu aşiretinin kızından doğma oğlu Haydar Ağa'nın yerine koymuş babaannemin getirdiği üvey oğlu Mustafa'yı...Kendi oğlu gibi av serüvenlerinde yanında götürmüş.Trabzon'dan Samsun'a kadar günlerce süren Canik dağlarında ki av törenlerine katılmışlar beraber, Mustafa amcam sefa sürmüş.Tanık olanlar anlatmış babama,gümüş eğerli atlar ve seyislerle günlerce süren av dönüşü, Sağırlı'da ki konakta eşe dosta köylülere ziyafetler verilirmiş.Ava meraklı olan büyükbabama bu nedenle Avcı Ömer Ağa derlermiş.Genç eşinin oğlu Mustafa amcam, yaşlı büyükbabam tarafından çok şımartılmış bu nedenle.
Büyükbabam 75 yaşında Aşar vergisi toplama işlemi esnasında, güz aylarında kalpten vefat etmiş.Babam ve ikizi Hasan üç yaşında,Bekir amcam ise daha yeni doğmuş.Osmanlı devleti 1.Cihan harbine girdiğinde sonuç felaket olmuş.Büyükbabam öldüğünde, çocuklar küçük,bakıma ihtiyaçları var.Mustafa amcam ise büyükbabamın zamanında gibi yine herşeyin eskisi gibi olmasını istiyor,her keyfi yerine getirilsin,sorumluluk almadan bol para harcayarak gününü gün etsin... ama olmuyor.Olmayınca kendi gibi feodal sistemin şımarık delikanlıları ile dağlara çıkıyor,her türlü töreye uymayan işler yapıyor vs.İçki ve kumar alışkanlığı bu sıralarda oluşuyor.Dünya ile savaşan ve iyi yönetilemeyen Osmanlı devlet nizamındaki bozulma halk arasında da kendini göstermiş kısa sürede.Eli silah tutanlar cephede,üreten nüfus az...Doğu Anadoluyu beş sene işgal altında tutan Rus Çarı, Trabzon'u da işgal ettiği için, Rize,Trabzon,Sürmene'den büyük göçler başlamış...Daha evvel Kırım'ı işgal etmiş olan Çarlık Rusyası, bu kez doğu Karadenize seferler düzenlemekte.her Rus saldırısında doğudan batıya göç dalgası olmakta,sivil halk aileleriyle birlikte kaçmakta düşman önünden.Fırtına deresi etrafında yasayan Furtun aileleri ve Sürmene'den göç eden Çebi aileleri bu savaşlardan Ordu nahiyesine gelenlerdir.Bozulmuş devlet nizamı nedeniyle, halkını düşmandan koruyamayan Osmanlı devletinin dört cephede verdiği amansız savaşlarda kaos ortamı vardır.Göç edenlere tımar sisteminde olan aileler devletin emrettiği gibi yer göstermiş barınmaları için bu göç edenlere... darı çorbası,kara pancar çorbası,bulgur aşı,ayran vs ikram edilmiş...Tımar siteminin yönetimindeki gençler dört cephede savaşan Osmanlı ordusunda canını feda ederken, boş kalan köylere eşkiyalar musallat olmuş. Bir de göç edenler, geçinmek için köy köy dolaşıp, boyunlarına astıkları tezgahlarıyla ''kaytan satayrum, iplik satayrum,iğne satayrum, duz satayrum '' şeklinde ufak çapta ticarete başlamışlar.Devlet nizamının bozuk düzeninde,savaşların savurduğu insanlar, başının çaresine bakmışlar böylece.Ticaretten kazandıkları paraları, erkekleri savaşta olan köylülere faize vermişler.Toplanan ürün ile ihtiyaçlarını temin etmek isteyen köylü, genç çocukları savaşta olduğu için kalan yaşlı erkekler ve genç-yaşlı kadınların emek gücüyle ürün elde etmeye çalışıyorlar ama yetersiz kalıyorlar.Bu nedenle köylere boyunlarındaki tezgahla satış yapan küçük çapta tacirlere sürekli borç yapmaktalar. borç senetleri verilmekte, zamanı gelince borcu ödeyemeyen köylünün elinden yüksek faiz uygulamasıyla toprak alınmakta. sonra alınan küçük çapta toprakların sınırları yasalara uygun olmayan bir şekilde genişletilerek büyütülmekte sınırlar.Bu nedenle 1. cihan harbi kaosunda iyice fakirleşen insanlar olduğu gibi, fırsatı ganimet bilerek zenginleşen insanlar da vardır o devirde..Bu zamanda da örnekleri olduğu gibi yani... İşte bu hal içinde,köylünün fındık bahçeleri kapanın elinde kalıyor.Kim güçlüyse o illegal olarak fındığı topluyor ve hak sahiplerine verilmiyor.Babaannem Mustafa amcamın buluğ çağları ve delikanlılığına rast gelen bu durumu aşamıyor.Asayişin elden gittiği,devlet nizamının bozulduğu dönemde,tımar ağası olan eşini kaybetmiş ve üç küçük çocuk, söz dinlemez asi delikanlı getirme oğlu ile bunalım içinde çare arıyor.Köyde durursa çalışanları yönetmenin Mustafa amcam ile mümkün olamayacağını anlıyor.Mustafa amcam gibi başı boş olmasınlar diye, küçük çocuklarını da okutmak için kente geliyor.Mustafa amcam sürekli babaannemin elinden para alıp kumar ,içki vs. kullanmakta.Bir keresinde para yok denildiği için tekme atar annesinin idrar torbası yırtılır.İşte zavallı babaannem o idrar torbasının o devirde operasyonu yapılamadığı için,bir kaç yıl içinde çok hastalanıyor ve babam sekiz yaşındayken vefat ediyor.Son günlerini Veliefendioğlu Ziver amcasının kentdeki konağında geçiriyor.Yani annemin babasının evinde.O zamanlar rahmetli Rabia teyzem evde gençkız, baannemin son günlerinde konaktaki hasta odasında amcasının kızına hizmet ediyor.Babaannem ölmeden vasiyet ediyor.''Ağalıkla bu düzen gitmez,dünya allak bullak oldu,devirler değişiyor...mutlaka çocuklarım okumalı.Hüseyin'den ümidim var,çünkü akıllı bir çocuk, Mustafa gibi olmasınlar'' diyor.
Annesi vefat edince babam sekiz yaşında ikizi Hasan ve küçük kardeşi Bekir ile zaman zaman Sağırlı-Turnasuyu-Ordu arasında akrabalarıyla kalmaktalar.Turnasuyunda annanesi Veliefendioğlu Bebişan (Zeynep Hatun) yanına gittikce çocukları koruyup kollamakta.Zor günlerdir o zamanlar.Daha sonra ki yıllarda feleğin çemberinden geçmiş,yaşananlardan ders çıkarmış Mustafa amcam, annesinin mezarına gidip af diliyor,''beni affet anacığım'' diyor, çünkü vicdan azabı duyuyor.O seviyeye gelene kadar yıllar geçmiş babam 40 yaşına gelmiş..Mustafa amcam bir kaç kez hapse girmiş çıkmış...her seferinde bir şekilde kurtulmuş.Cumhuriyet ilan edildikten sonra asayiş yerleşmiş...Büyükbabamdan intikal eden bir yer verilmiş amcama,evlendirilmiş,çocuğu olmamış.Sonraki yıllarda sohbet arasında babama diyor ki''sen Ömer Ağanın oğluyum mu zannediyorsun kendini,asıl oğlu bendim.O'nun zamanındaki bolluğu yönetimi saltanatı ben sürdüm.Beni gerçekten çok iyi yaşattı,nur içinde yatsın.Siz öz oğlu olarak bu saltanattan faydalanamadınız'' diyor.Gerçekten de hala Ataköy (Karakiraz)çevresinde amcama,'' Ömer Ağanın Mustafa'' derler anarken.Amcamı bizler severdik herşeye rağmen.Zira bizlere çok naif ve saygılıydı.Yaşayarak öğrenmişti hayatı,dersini almıştı.Babam ile de karşılıklı ilişkileri saygılı ve ölçülüydü.Gençliğinde anlatılan insandan çok farklıydı tanıdığım.Babamdan Hanzade'yi istemişti evlat edinmek için...Rahmetli annem asla razı olmadı.Mustafa amcam da bir erkek çocuğunu, Yılmaz abiyi evlat edindi akrabalarından,büyüttü evlendirdi,öldükten sonra da mirasını o çocuğa bıraktı.Osmanlı devleti yıkılmakta iken kimsede huzur ve saltanat yokmuş aslında.Mustafa amcam zeki ama cahildi,tarihi analiz yapma bilinci yoktu tabi.Babaannem toprakların üzerinde kadın başına hükümran olamıyor.Eşkiyalar dağlarda gezerken,derebeylerinin yokluğundan fırsat kollayanlar her türlü gaspı kanunsuzluğu yaparken,küçük çocuklarıyla oralarda düzen kurmaya aklı yatmamış, kente inerek en iyisini düşünmüş bence.Zira Mustafa amcam da gençliğin verdiği haytalıkla dağlarda eşkıyalara katılmaktaymış zaman zaman.Diğer üvey kardeşlerin evleri düzenleri var ama savaş zamanı kimseyle ilgilenecek halleri yok.Babam ve kardeşlerini ,teyzelerinin kızı Gülhanım halam okula yazdırıyor.İlkokul ortaokul bitiyor.O devirde Ordu'da henüz lise yok.Babam hukuk okumak istediği için Trabzon lisesine kayıt oluyor ve yatılı okuyor. İkizi Hasan, 16 yaşında kemik vereminden vefat ediyor.Babam çok üzülüyor kardeşine,çünkü ailesine sahip çıkan bir kardeşin kaybı derin bir acı.Bekir amcam ise erkenden evleniyor ve köydeki kendine düşen yerlerin başına geçiyor.Bekir amcamın iki kızı oluyor Yüksel ve İnci.İnci anne karnındayken Bekir amcam ziyafete gittiği yerde zehirlenerek vefat ediyor henüz 22 yaşında.Babam yapayalnız kalıyor, iki yetim yeğeni de cabası...... Trabzon lisesi son sınıfına geçtiğinde, fındık bahçelerine gasp eden insanlara dava açıyor.Çünkü çocukların küçük yaşta yetim öksüz kalması nedeniyle miras kalan yerler gasp edilmiş,ürünlerden başkaları yararlanıyor.Bu davalar yıllarca sürecek sonrasında...Avukat ücretleri,bahçe bakımları vs. gibi nedenlerle maddi sıkıntısı oluyor.Kısa sürede hayata atılmak ve topraklarına sahip çıkmak için Balıkesir Necati Bey öğretmen okuluna son sınıfta yatay geçiş yapıyor.Fark derslerini vererek okulu bitiriyor.İlkokul öğretmeni olup, yerine yurduna sahip çıkıyor sonunda.Fakat liseden sonra üniversiteye devam etme hayalini hep anlattı babacığım.Hayat şartlarının buna izin vermediğini de...Sonrasında Gülhanım halamın tavsiyesiyle,öncülüğünde ,annesinin amcası,Veliefendioğlu Ziver Efendinin kızı Ferdiye Engin ile evleniyor.Zaten annesi Ayşe hatun, Amcası Veliefendioğlu Ziver Efendinin konağında son nefesini vermiştir.Aile babamın çocukluğunu ve akrabalık tarihini iyi bildikleri için,dayılarım tarafından damatlığa kabul görülmüş.Davalar sonucu elde ettiği Sağırlı, Karakiraz (Ataköy) köylerindeki 600
dönümlük fındık bahçelerinin imarı ve ürününü ortaya çıkarmak gibi meşgaleleri oluyor.Yani sadece ilkokul öğretmenliğinden aldığı maaşın dışında, fındık üreticiliğinden de büyük bir geliri olduğu için, annem babamın içinde kalan ukdeyi unutmasını, üniversite eğitimine zaman harcamamasını çocuklarının eğitimiyle ilgilenmesinin daha iyi olacağına ikna ediyor babamı. Babam sürekli okuyan araştıran bir insandı, 97 yaşına kadar kitap,gazete okudu,ya da başkasına okutarak dinlerdi..O'nun okuma alışkanlığı en çok Hanzade'de,daha sonra bende oldu...umarım torunları da ömür boyu okur öğrenirler dedeleri gibi...
Babaannem ise Turnasuyu yöresini tımar olarak işleten medrese(zamanın üniversitesi) eğitimli molla kadı ailesi olan Veliefendioğulların'dan ,son Ordu baş kadısı Büyük Mehmet Efendi'nin dört oğlundan biri Vehbi Efendinin kızıymış.Babaannemin daha evvel mutsuz bir evliliği olmuş.O evlilikten bir halam bir amcam vardı.Halamı 13 yaşlarında Bolu-Göynük yöresine gelin vermişler.Babaannem o yıllarda 12 yaşında olan Mustafa amcamı, yeni evlendiği Ömer Ağanın konağına Sağırlı köyüne getirmiş.Ömer Ağa 70 yaşlarında babaannem ise 32 sanırım.Ömer Ağa'nın daha evvel 3 evliliği var.Bunlardan çocukları olmuş.Evlendiği kadınlar vefat ettikçe tekrar evlendirmişler büyükbabamı.Üvey çocuklar evlenmiş ve onların da ayrı yuvaları çocukları var.Köye gelen ağırlayacak konukları ağırlayacak, konakta çalışanları yönetecek bir hanıma ihtiyaç var daima.Babaannem de Büyükbabam da toprağa dayalı tımar düzeni içinde herhangi biriyle evlenemiyor.Yine tımar düzenine uygun ailelerden evlilikler yapıyorlar.Babaannem ilk eşinin içkisi nedeniyle aile kararıyla ayrılmış, büyükbabam ise eşleri vefat ettiği için dul. Sarıkamış faciasında,21 yaşında şehit olan, önceki hanımı Sağıroğlu aşiretinin kızından doğma oğlu Haydar Ağa'nın yerine koymuş babaannemin getirdiği üvey oğlu Mustafa'yı...Kendi oğlu gibi av serüvenlerinde yanında götürmüş.Trabzon'dan Samsun'a kadar günlerce süren Canik dağlarında ki av törenlerine katılmışlar beraber, Mustafa amcam sefa sürmüş.Tanık olanlar anlatmış babama,gümüş eğerli atlar ve seyislerle günlerce süren av dönüşü, Sağırlı'da ki konakta eşe dosta köylülere ziyafetler verilirmiş.Ava meraklı olan büyükbabama bu nedenle Avcı Ömer Ağa derlermiş.Genç eşinin oğlu Mustafa amcam, yaşlı büyükbabam tarafından çok şımartılmış bu nedenle.
Büyükbabam 75 yaşında Aşar vergisi toplama işlemi esnasında, güz aylarında kalpten vefat etmiş.Babam ve ikizi Hasan üç yaşında,Bekir amcam ise daha yeni doğmuş.Osmanlı devleti 1.Cihan harbine girdiğinde sonuç felaket olmuş.Büyükbabam öldüğünde, çocuklar küçük,bakıma ihtiyaçları var.Mustafa amcam ise büyükbabamın zamanında gibi yine herşeyin eskisi gibi olmasını istiyor,her keyfi yerine getirilsin,sorumluluk almadan bol para harcayarak gününü gün etsin... ama olmuyor.Olmayınca kendi gibi feodal sistemin şımarık delikanlıları ile dağlara çıkıyor,her türlü töreye uymayan işler yapıyor vs.İçki ve kumar alışkanlığı bu sıralarda oluşuyor.Dünya ile savaşan ve iyi yönetilemeyen Osmanlı devlet nizamındaki bozulma halk arasında da kendini göstermiş kısa sürede.Eli silah tutanlar cephede,üreten nüfus az...Doğu Anadoluyu beş sene işgal altında tutan Rus Çarı, Trabzon'u da işgal ettiği için, Rize,Trabzon,Sürmene'den büyük göçler başlamış...Daha evvel Kırım'ı işgal etmiş olan Çarlık Rusyası, bu kez doğu Karadenize seferler düzenlemekte.her Rus saldırısında doğudan batıya göç dalgası olmakta,sivil halk aileleriyle birlikte kaçmakta düşman önünden.Fırtına deresi etrafında yasayan Furtun aileleri ve Sürmene'den göç eden Çebi aileleri bu savaşlardan Ordu nahiyesine gelenlerdir.Bozulmuş devlet nizamı nedeniyle, halkını düşmandan koruyamayan Osmanlı devletinin dört cephede verdiği amansız savaşlarda kaos ortamı vardır.Göç edenlere tımar sisteminde olan aileler devletin emrettiği gibi yer göstermiş barınmaları için bu göç edenlere... darı çorbası,kara pancar çorbası,bulgur aşı,ayran vs ikram edilmiş...Tımar siteminin yönetimindeki gençler dört cephede savaşan Osmanlı ordusunda canını feda ederken, boş kalan köylere eşkiyalar musallat olmuş. Bir de göç edenler, geçinmek için köy köy dolaşıp, boyunlarına astıkları tezgahlarıyla ''kaytan satayrum, iplik satayrum,iğne satayrum, duz satayrum '' şeklinde ufak çapta ticarete başlamışlar.Devlet nizamının bozuk düzeninde,savaşların savurduğu insanlar, başının çaresine bakmışlar böylece.Ticaretten kazandıkları paraları, erkekleri savaşta olan köylülere faize vermişler.Toplanan ürün ile ihtiyaçlarını temin etmek isteyen köylü, genç çocukları savaşta olduğu için kalan yaşlı erkekler ve genç-yaşlı kadınların emek gücüyle ürün elde etmeye çalışıyorlar ama yetersiz kalıyorlar.Bu nedenle köylere boyunlarındaki tezgahla satış yapan küçük çapta tacirlere sürekli borç yapmaktalar. borç senetleri verilmekte, zamanı gelince borcu ödeyemeyen köylünün elinden yüksek faiz uygulamasıyla toprak alınmakta. sonra alınan küçük çapta toprakların sınırları yasalara uygun olmayan bir şekilde genişletilerek büyütülmekte sınırlar.Bu nedenle 1. cihan harbi kaosunda iyice fakirleşen insanlar olduğu gibi, fırsatı ganimet bilerek zenginleşen insanlar da vardır o devirde..Bu zamanda da örnekleri olduğu gibi yani... İşte bu hal içinde,köylünün fındık bahçeleri kapanın elinde kalıyor.Kim güçlüyse o illegal olarak fındığı topluyor ve hak sahiplerine verilmiyor.Babaannem Mustafa amcamın buluğ çağları ve delikanlılığına rast gelen bu durumu aşamıyor.Asayişin elden gittiği,devlet nizamının bozulduğu dönemde,tımar ağası olan eşini kaybetmiş ve üç küçük çocuk, söz dinlemez asi delikanlı getirme oğlu ile bunalım içinde çare arıyor.Köyde durursa çalışanları yönetmenin Mustafa amcam ile mümkün olamayacağını anlıyor.Mustafa amcam gibi başı boş olmasınlar diye, küçük çocuklarını da okutmak için kente geliyor.Mustafa amcam sürekli babaannemin elinden para alıp kumar ,içki vs. kullanmakta.Bir keresinde para yok denildiği için tekme atar annesinin idrar torbası yırtılır.İşte zavallı babaannem o idrar torbasının o devirde operasyonu yapılamadığı için,bir kaç yıl içinde çok hastalanıyor ve babam sekiz yaşındayken vefat ediyor.Son günlerini Veliefendioğlu Ziver amcasının kentdeki konağında geçiriyor.Yani annemin babasının evinde.O zamanlar rahmetli Rabia teyzem evde gençkız, baannemin son günlerinde konaktaki hasta odasında amcasının kızına hizmet ediyor.Babaannem ölmeden vasiyet ediyor.''Ağalıkla bu düzen gitmez,dünya allak bullak oldu,devirler değişiyor...mutlaka çocuklarım okumalı.Hüseyin'den ümidim var,çünkü akıllı bir çocuk, Mustafa gibi olmasınlar'' diyor.
Annesi vefat edince babam sekiz yaşında ikizi Hasan ve küçük kardeşi Bekir ile zaman zaman Sağırlı-Turnasuyu-Ordu arasında akrabalarıyla kalmaktalar.Turnasuyunda annanesi Veliefendioğlu Bebişan (Zeynep Hatun) yanına gittikce çocukları koruyup kollamakta.Zor günlerdir o zamanlar.Daha sonra ki yıllarda feleğin çemberinden geçmiş,yaşananlardan ders çıkarmış Mustafa amcam, annesinin mezarına gidip af diliyor,''beni affet anacığım'' diyor, çünkü vicdan azabı duyuyor.O seviyeye gelene kadar yıllar geçmiş babam 40 yaşına gelmiş..Mustafa amcam bir kaç kez hapse girmiş çıkmış...her seferinde bir şekilde kurtulmuş.Cumhuriyet ilan edildikten sonra asayiş yerleşmiş...Büyükbabamdan intikal eden bir yer verilmiş amcama,evlendirilmiş,çocuğu olmamış.Sonraki yıllarda sohbet arasında babama diyor ki''sen Ömer Ağanın oğluyum mu zannediyorsun kendini,asıl oğlu bendim.O'nun zamanındaki bolluğu yönetimi saltanatı ben sürdüm.Beni gerçekten çok iyi yaşattı,nur içinde yatsın.Siz öz oğlu olarak bu saltanattan faydalanamadınız'' diyor.Gerçekten de hala Ataköy (Karakiraz)çevresinde amcama,'' Ömer Ağanın Mustafa'' derler anarken.Amcamı bizler severdik herşeye rağmen.Zira bizlere çok naif ve saygılıydı.Yaşayarak öğrenmişti hayatı,dersini almıştı.Babam ile de karşılıklı ilişkileri saygılı ve ölçülüydü.Gençliğinde anlatılan insandan çok farklıydı tanıdığım.Babamdan Hanzade'yi istemişti evlat edinmek için...Rahmetli annem asla razı olmadı.Mustafa amcam da bir erkek çocuğunu, Yılmaz abiyi evlat edindi akrabalarından,büyüttü evlendirdi,öldükten sonra da mirasını o çocuğa bıraktı.Osmanlı devleti yıkılmakta iken kimsede huzur ve saltanat yokmuş aslında.Mustafa amcam zeki ama cahildi,tarihi analiz yapma bilinci yoktu tabi.Babaannem toprakların üzerinde kadın başına hükümran olamıyor.Eşkiyalar dağlarda gezerken,derebeylerinin yokluğundan fırsat kollayanlar her türlü gaspı kanunsuzluğu yaparken,küçük çocuklarıyla oralarda düzen kurmaya aklı yatmamış, kente inerek en iyisini düşünmüş bence.Zira Mustafa amcam da gençliğin verdiği haytalıkla dağlarda eşkıyalara katılmaktaymış zaman zaman.Diğer üvey kardeşlerin evleri düzenleri var ama savaş zamanı kimseyle ilgilenecek halleri yok.Babam ve kardeşlerini ,teyzelerinin kızı Gülhanım halam okula yazdırıyor.İlkokul ortaokul bitiyor.O devirde Ordu'da henüz lise yok.Babam hukuk okumak istediği için Trabzon lisesine kayıt oluyor ve yatılı okuyor. İkizi Hasan, 16 yaşında kemik vereminden vefat ediyor.Babam çok üzülüyor kardeşine,çünkü ailesine sahip çıkan bir kardeşin kaybı derin bir acı.Bekir amcam ise erkenden evleniyor ve köydeki kendine düşen yerlerin başına geçiyor.Bekir amcamın iki kızı oluyor Yüksel ve İnci.İnci anne karnındayken Bekir amcam ziyafete gittiği yerde zehirlenerek vefat ediyor henüz 22 yaşında.Babam yapayalnız kalıyor, iki yetim yeğeni de cabası...... Trabzon lisesi son sınıfına geçtiğinde, fındık bahçelerine gasp eden insanlara dava açıyor.Çünkü çocukların küçük yaşta yetim öksüz kalması nedeniyle miras kalan yerler gasp edilmiş,ürünlerden başkaları yararlanıyor.Bu davalar yıllarca sürecek sonrasında...Avukat ücretleri,bahçe bakımları vs. gibi nedenlerle maddi sıkıntısı oluyor.Kısa sürede hayata atılmak ve topraklarına sahip çıkmak için Balıkesir Necati Bey öğretmen okuluna son sınıfta yatay geçiş yapıyor.Fark derslerini vererek okulu bitiriyor.İlkokul öğretmeni olup, yerine yurduna sahip çıkıyor sonunda.Fakat liseden sonra üniversiteye devam etme hayalini hep anlattı babacığım.Hayat şartlarının buna izin vermediğini de...Sonrasında Gülhanım halamın tavsiyesiyle,öncülüğünde ,annesinin amcası,Veliefendioğlu Ziver Efendinin kızı Ferdiye Engin ile evleniyor.Zaten annesi Ayşe hatun, Amcası Veliefendioğlu Ziver Efendinin konağında son nefesini vermiştir.Aile babamın çocukluğunu ve akrabalık tarihini iyi bildikleri için,dayılarım tarafından damatlığa kabul görülmüş.Davalar sonucu elde ettiği Sağırlı, Karakiraz (Ataköy) köylerindeki 600
dönümlük fındık bahçelerinin imarı ve ürününü ortaya çıkarmak gibi meşgaleleri oluyor.Yani sadece ilkokul öğretmenliğinden aldığı maaşın dışında, fındık üreticiliğinden de büyük bir geliri olduğu için, annem babamın içinde kalan ukdeyi unutmasını, üniversite eğitimine zaman harcamamasını çocuklarının eğitimiyle ilgilenmesinin daha iyi olacağına ikna ediyor babamı. Babam sürekli okuyan araştıran bir insandı, 97 yaşına kadar kitap,gazete okudu,ya da başkasına okutarak dinlerdi..O'nun okuma alışkanlığı en çok Hanzade'de,daha sonra bende oldu...umarım torunları da ömür boyu okur öğrenirler dedeleri gibi...
Yorumlar