Bir zamanlar Hanzade vardı...(1)
Benden üç yaş küçük kızkardeşim Hanzade'mi,27 haziran 2018 yılında kaybettim.Şimdiye kadar arkadaş, akraba,dost,anne&baba kayıpları yaşamış biri olarak bu acı bana hepsinin üzerinde bir keder ve boşluk yarattı.Kardeşimi kaybettiğimde duyduğum acı,hergün katlanarak çoğalmakta.
Sonunda baktım ki, anılarımda hep O var...O'nunla olan anılarım bazen gülümsetmekte,bazen beni hüzünlendirmekte olduğunu fark ettim.Bunları aklıma geldikçe ,anılarımızı yazmaya karar verdim.Biz beş kardeştik,O en küçüğümüzdü...Fakat ruhsal olarak en büyüğümüzdü.O'nu son yolculuğuna uğurlarken, geride kalan dört kardeşin hepsinin, bir Hanzade etmediğini fark ettim.O'nu çocuklarımıza gelecek kuşaklarımıza tanıtmak görevi artık benimdi.En büyüğümüz ile arasında onbir yaş vardı.Son anlarına tanıklık etmiş üç yaş büyük abla olarak bu benim O'na olan borcum olarak düşünmekteyim.
Ordulu eski bir ailenin en küçük çocuğu olarak 22 mayıs 1958 de Ordu'da dünyaya geldi,daha doğrusu düştü...Dünyaya gelişi bile aceleydi,erken doğmuş,altı aylıkmış.O zamanın şartlarında küvez vs.yok,yaşaması mümkün değil.Annem zaten Ordu devlet hastanesi genel cerrahı ve başhekimi olan abisi İsmail Engin'i trafik kazasında Şubat ayında kaybetmiş, acısı derin.Bu nedenle erken doğan çocuğuyla ilgilenememiş bile.Çocuğun kirpikleri yok,ağız burun doğru dürüst belli değil,kulak yapışık gibi kafaya,her bir yanak baş parmak tırnağı kadarmış neredeyse.Çocuk hekimi Sema hanım babama demiş ki''bu çocuğun yaşaması çok zor.Fakat kaç gün oldu yaşıyor,yaşatmak istiyor musunuz?eğer ilgilenirseniz özel olarak belki yaşar yaşayacağı kadar''demiş.Rahmetli babam,''doktor hanım ben sokak kedilerini,köpeklerini yaşatmaya çalışıyorum,bu benim evladım tabi yaşamasını isterim,gayret ederim,siz bana yol gösterin''demiş.Annem doğum sonu depresyonu ve abisinin ölüm acısıyla hiç gayret etmemiş çocuğunun bakımına ilk aylarda.Rahmetli babam anlatırdı...Doktorun tarifine uygun,pamuklara sarmışlar bir sepette,çocuk kendini ısıtamadığı için sıcak su torbaları koyulmuş yattığı yerin etrafına.Her su değişiminde babacığım,dirseğini torbaya değdirip su tenini yakıyor mu bakarmış.Her gün günlük taze tavuk yumurtası kırılır taze sütün içine çocuğun vücuduna banyo yaptırılır, zeytinyağı ile silinirmiş poposu vücudu.Akraba yeğenleri annemi ziyarete geldiklerinde,parmak bebeğin kundağına serçe parmaklarını takarak" heyyy millet, halam eçüş büçüş doğurdu " diyerek kahkaha atar kundağı havada sallarlarmış.Kimsenin umudu yokmuş yaşayacağından...Çocuk altı aylıktan dokuz aya geçip tamamlayınca şekle girmiş.Ağız burun kulak çıkmış ortaya.Tabi bu arada yaşama bağlılığı çok dikkat çekiyormuş.O minnacık bebek annemin memesine çok güçlü asılır emermiş.Zaten o halini görünce doktor yaşatmak için gayret ederseniz belki yaşar demiş.İşte benim can kardeşim böylesine mucize bir bebekti çocukken.Büyüdükce ortaya çıktıkça rahmetli annem ve biz kardeşler,yardımcılar gayret kıyamet O'na destek vermişler.Ben bazen hayatın gerçekten mucize olduğunu hatırlarım.Hayat en güzel hediyedir aslında.Hanzade'm de biz dört kardeşe bir hediye oldu bu nedenle.O'nu çok sevdik,O'da ailesini çok sevdi biliyorum...Yoğun bakıma alınmadan evvel doktoruna''ailemle beraber olmak istiyorum''dediği aklımdan hiç çıkmıyor.Rahmetli babamın o bebekken yaşatma gayretini de ödedi kardeşim.Babacığımı,hasta iken yedi sene bizzat evinde baktı ta 97 yaşında vefatına kadar.Hiçbirimize borçlu ölmedi özetle...Çalıştı ömür boyu,emeğiyle var oldu,ayakta durdu onurlu hayat tarzıyla.Hastalandığı zaman emekli oldu.Emekli ikramiyesiyle dünyayı dolaşacaktı,gitmediği yerlere gidecekti...kısmet olmadı.35 yıllık biyoloji öğretmeni olarak çok öğrenciler yetiştirdi.Cenazesine katılanların çoğunluğu gelmiş geçmiş öğrencilerin kalabalığı ve gözyaşlarıyla uğurlandı son yolculuğuna.Öğrencileri de zaman zaman O'nu ziyaret ediyordu, şimdilerde bizlere taziye için gelir oldular.Geçende mezarını ziyaret etmek isteyen kız ve erkek iki mühendis öğrencileriyle konuşurken,kardeşimle olan anılarımı yazma kararı aldım.Bir zamanlar Hanzade vardı...yıllar boyu hatırlanması,anılarıyla ve dersleriyle hepimize gelecek kuşaklara aktarılması gerekti.Kardeşim çok iyi bir öğretmendi.Öğretirken muzipçe anlatırdı. Bu nedenle dinleyenin aklında kalırdı pratik canlandırmaları.Pratik zekası, canlı varlıklara duyduğu sevgi, asla kibirlenmeden ama onurlu duruşuyla ölüme de gülümseyerek son görevlerini de yaparak gitti büyük bir inançla, metanetle...Son dersini de bize verdi...Öyle bir sınav yaptı ki bize,sorduğu soruyu bilemedik ve sınıfta kaldık.Allah rahmet eylesin.Teşekkür ediyorum Allah'a,bize böyle bir kardeş verdiği için,bize kattığı değerler için.Bizim için vefatı bir milattı.Hanzade'den önce,Hanzade'den sonra herşey artık gözümde...Allah bu acıyı unutturacak başka acı vermesin diliyorum.
Sonunda baktım ki, anılarımda hep O var...O'nunla olan anılarım bazen gülümsetmekte,bazen beni hüzünlendirmekte olduğunu fark ettim.Bunları aklıma geldikçe ,anılarımızı yazmaya karar verdim.Biz beş kardeştik,O en küçüğümüzdü...Fakat ruhsal olarak en büyüğümüzdü.O'nu son yolculuğuna uğurlarken, geride kalan dört kardeşin hepsinin, bir Hanzade etmediğini fark ettim.O'nu çocuklarımıza gelecek kuşaklarımıza tanıtmak görevi artık benimdi.En büyüğümüz ile arasında onbir yaş vardı.Son anlarına tanıklık etmiş üç yaş büyük abla olarak bu benim O'na olan borcum olarak düşünmekteyim.
Ordulu eski bir ailenin en küçük çocuğu olarak 22 mayıs 1958 de Ordu'da dünyaya geldi,daha doğrusu düştü...Dünyaya gelişi bile aceleydi,erken doğmuş,altı aylıkmış.O zamanın şartlarında küvez vs.yok,yaşaması mümkün değil.Annem zaten Ordu devlet hastanesi genel cerrahı ve başhekimi olan abisi İsmail Engin'i trafik kazasında Şubat ayında kaybetmiş, acısı derin.Bu nedenle erken doğan çocuğuyla ilgilenememiş bile.Çocuğun kirpikleri yok,ağız burun doğru dürüst belli değil,kulak yapışık gibi kafaya,her bir yanak baş parmak tırnağı kadarmış neredeyse.Çocuk hekimi Sema hanım babama demiş ki''bu çocuğun yaşaması çok zor.Fakat kaç gün oldu yaşıyor,yaşatmak istiyor musunuz?eğer ilgilenirseniz özel olarak belki yaşar yaşayacağı kadar''demiş.Rahmetli babam,''doktor hanım ben sokak kedilerini,köpeklerini yaşatmaya çalışıyorum,bu benim evladım tabi yaşamasını isterim,gayret ederim,siz bana yol gösterin''demiş.Annem doğum sonu depresyonu ve abisinin ölüm acısıyla hiç gayret etmemiş çocuğunun bakımına ilk aylarda.Rahmetli babam anlatırdı...Doktorun tarifine uygun,pamuklara sarmışlar bir sepette,çocuk kendini ısıtamadığı için sıcak su torbaları koyulmuş yattığı yerin etrafına.Her su değişiminde babacığım,dirseğini torbaya değdirip su tenini yakıyor mu bakarmış.Her gün günlük taze tavuk yumurtası kırılır taze sütün içine çocuğun vücuduna banyo yaptırılır, zeytinyağı ile silinirmiş poposu vücudu.Akraba yeğenleri annemi ziyarete geldiklerinde,parmak bebeğin kundağına serçe parmaklarını takarak" heyyy millet, halam eçüş büçüş doğurdu " diyerek kahkaha atar kundağı havada sallarlarmış.Kimsenin umudu yokmuş yaşayacağından...Çocuk altı aylıktan dokuz aya geçip tamamlayınca şekle girmiş.Ağız burun kulak çıkmış ortaya.Tabi bu arada yaşama bağlılığı çok dikkat çekiyormuş.O minnacık bebek annemin memesine çok güçlü asılır emermiş.Zaten o halini görünce doktor yaşatmak için gayret ederseniz belki yaşar demiş.İşte benim can kardeşim böylesine mucize bir bebekti çocukken.Büyüdükce ortaya çıktıkça rahmetli annem ve biz kardeşler,yardımcılar gayret kıyamet O'na destek vermişler.Ben bazen hayatın gerçekten mucize olduğunu hatırlarım.Hayat en güzel hediyedir aslında.Hanzade'm de biz dört kardeşe bir hediye oldu bu nedenle.O'nu çok sevdik,O'da ailesini çok sevdi biliyorum...Yoğun bakıma alınmadan evvel doktoruna''ailemle beraber olmak istiyorum''dediği aklımdan hiç çıkmıyor.Rahmetli babamın o bebekken yaşatma gayretini de ödedi kardeşim.Babacığımı,hasta iken yedi sene bizzat evinde baktı ta 97 yaşında vefatına kadar.Hiçbirimize borçlu ölmedi özetle...Çalıştı ömür boyu,emeğiyle var oldu,ayakta durdu onurlu hayat tarzıyla.Hastalandığı zaman emekli oldu.Emekli ikramiyesiyle dünyayı dolaşacaktı,gitmediği yerlere gidecekti...kısmet olmadı.35 yıllık biyoloji öğretmeni olarak çok öğrenciler yetiştirdi.Cenazesine katılanların çoğunluğu gelmiş geçmiş öğrencilerin kalabalığı ve gözyaşlarıyla uğurlandı son yolculuğuna.Öğrencileri de zaman zaman O'nu ziyaret ediyordu, şimdilerde bizlere taziye için gelir oldular.Geçende mezarını ziyaret etmek isteyen kız ve erkek iki mühendis öğrencileriyle konuşurken,kardeşimle olan anılarımı yazma kararı aldım.Bir zamanlar Hanzade vardı...yıllar boyu hatırlanması,anılarıyla ve dersleriyle hepimize gelecek kuşaklara aktarılması gerekti.Kardeşim çok iyi bir öğretmendi.Öğretirken muzipçe anlatırdı. Bu nedenle dinleyenin aklında kalırdı pratik canlandırmaları.Pratik zekası, canlı varlıklara duyduğu sevgi, asla kibirlenmeden ama onurlu duruşuyla ölüme de gülümseyerek son görevlerini de yaparak gitti büyük bir inançla, metanetle...Son dersini de bize verdi...Öyle bir sınav yaptı ki bize,sorduğu soruyu bilemedik ve sınıfta kaldık.Allah rahmet eylesin.Teşekkür ediyorum Allah'a,bize böyle bir kardeş verdiği için,bize kattığı değerler için.Bizim için vefatı bir milattı.Hanzade'den önce,Hanzade'den sonra herşey artık gözümde...Allah bu acıyı unutturacak başka acı vermesin diliyorum.
Yorumlar
Iyi ki anılarımiz var.
Nurlarda olsun Hanzade Hanim.
Lale