Bir zamanlar Hanzade vardı...(11)
![]() |
İmam Hatip Lisesinden arkadaşları |
Hanzade İmam Hatip Lisesinde 5-6 sene görev yapar.O dönem içinde çok değerli arkadaşları olur, hepsini de çok sever,saygı duyar.o arkadaşlarından Ayşe Sağlam,Fahriye Efendioğlu,Gülay Oral,Neşe Yücel,Mustafa Köksal,İlknur Poyraz,Melek Çol,Reşat Karataş,Pakize Çoban,Münevver Köymen,Sebahat-Şemsettin Kukul,Emine-Şinasi Tepe, daima haberleştiği arkadaşları oldu hayatı süresince.Kız ve erkek öğrenciler ayrı ayrı sınıfta okumaktalar.O zamanlar İmam Hatip lisesi müdürü Fevzi Karagöz 'dür.Fevzi bey, öğretmenler ve öğrenciler tarafından genelde sevilen iyi bir idarecidir.Orta okul kısmında öğrenciler sadece kendi derslerinden sorumludur,Lise de ise hem mesleki dersleri hem diğer kültür dersleri,fen derslerinden sorumludurlar.Fakat özellikle bazı din öğretmenleri tarafından öğrencilere baskı yapılmakta olduğunu fark ederler kültür dersleri öğretmenleri..Bazı din dersi öğretmenlerinin,çoğunluk kırsal kesimden gelmiş,dar gelirli ailelerin çocuklarına,medeni olmayan bir yaklaşım içindedirler. Bu çocukları aşırı bir taassup ve baskı ile yetiştirmeye çalışırlar,özellikle hanım öğretmenlere karşı doldurulurlar. Bu durumu fark eden hanım öğretmenler,lise öğrencilerinin üzerinde ön yargılı baskısını anlamakta zorluk çeker.Çünkü din,dürüstlük, canlı varlıklara vicdanlı yaklaşım ve sevgi, adaletli olmayı öğretme gayreti içindedir.Tüm dinlerin amacı, insanlar arasında barış ve hoşgörüyü yaymak, haksızlıklara karşı durmak,adaletsizliklere karşı direnmek, kin gütmemek tüm canlı aleme dürüst bir vicdanla sevgiyle yaklaşmayı sağlamaktır.Din dersi öğretmenlerinin bazılarına bu cehalet hiç yakışmamıştır doğrusu.
Hanzade özgür iradeye önem veren, akla mantığa dayanan eğitimden yanadır.Dogmatik inançlı değildir. O sürekli okuduğu için, aklıyla bilim yolunu takip ederek, dini inancını elde etmişti.Dini dar edenlerden değil,gerçekten dindardı vicdanıyla.
![]() |
Kız öğrencileri mezun olduktan yıllar sonra ziyaretteler |
![]() |
İmam Hatip Lisesinde kantinde öğretmen arkdaşlarıyla |
Fen fakültesi mezunu olduğundan, fizik kimya biyoloji ilgi alanıydı.Kainaatda müthiş bir düzen olduğunun farkındaydı .Albert Einstein, Stephen Hawkins, Carl Sagan gibi son yüzyılın fizik bilimcilerinin kitaplarını okumuştu, üzerinde düşünürdü.Sonsuz zeki bir enerjinin maddeleşmiş halinin kainaat olduğunu iyi bilirdi.Bu sonsuz akıl bilgi kaynağının sahibine,dinlerde Allah dendiğinin de...Yobaz din anlayışına bu nedenle karşıydı. İlk kelimesi ''İkra'bismi rabbikellezi halak''(meali oku,yaratanın adıyla oku)(Alak,96/1)olan dinin bazı mensuplarının asla okumadığını, ezberlediğini, düşünmeden hareket ettiklerini gördüğü için, gerçek müslümanın çok okuması eğitimli olması gerektiğini söylerdi.Cehaletten beslenen din anlayışına ve dinin saltanat aracı olmasına karşıydı.Kölelik insana yakışmazdı, insan haddini bilerek okuyacak ve özgür iradesiyle karar verecekti.İnsan olmaya gelmiştik dünyaya, insan olmak da, aklın bilginin ışığında yol alırken, vicdanın sesine de kulak vererek yürümekten ibaretti hayat yolunda.Din derslerine giren meslek öğretmenlerinin, diğer kültür dersleri ve fen derslerine giren öğretmenlere karşı fark edilen bir ayrımcılık politikası ve tepkilerinin var olduğunu anladı.
Hanzade'nin eski mezunlardan 1986-1990 yıllarında okumuş bir erkek öğrencisi İmam Hatip lisesinden(isimleri bende saklı) bana baş sağlığında bulunduğunda şunları anlattı:''Hanzade hocam okulumuza geldiğinde, diğer kız arkadaşları gibi garip karşılamıştık. çünkü bize empoze edilen dini formlara uymayan kıyafetleri ve davranışları vardı.Bizim din dersine gelen hocamız, bu bayan hocalara karşı mesafeli olmamızı, onların davranışlarının dini şartlara uygun olmadığını,aklımızı şaşırtıp bizi kafa karışıklığına uğratacaklarını,yanlış yönlere çekilebileceğimizi anlatıp o genç beyinlerimizi baskı altına alıyorlardı.Bu nedenle diğer kültür ders öğretmenlerine karşı ön yargılıydık. Oysa gelir düzeyi kısıtlı, dürüst ana baba çocuklarıydık biz, kırsal kesimden gelen.Ana-babalarımız inançlı insanlardı.Din eğitimini en doğru şekliyle liseden almamızı istediğinden İmam Hatip lisesine gelmiştik.Bu bayan öğretmenler kıyafetlerinden dolayı sakıncalı ilan edilmişti bize.O zamanlar resmi teftişlerde kız öğrencilerin başını açma zorunluluğu vardı okulda.Aslında bu gün düşününce, baş örtüsü yasağının da bir baskı olduğunun farkındayım.Nasıl reşit olmuş bir insanın bilgi ve özgür iradesiyle başını açması ne kadar normal ise, özgür iradesiyle kapatması da o kadar normaldir.Baş örtüsüyle müslümanlık olmayacağının da artık farkındayım.Bir gün sınıflar arası futbol karşılaşmasında sağ bileğimden sakatlandım.Spor karşılaşması bitti, sınıfıma gireceğim ama önce vakanın sıcağında ağrısı olmayan elim bileğim çok ağrımaya başladı ve ben kıyafetimi giyip sınıfa giremedim.Hanzade hocam nöbetçi öğretmenmiş o gün. Beni gördü ''neden sınıfın kapısında bekliyorsun, derse geç kalacaksın''dedi. Ben sıkılarak formamı çıkarıp kıyafetimi giyemediğimi elimin sakatlandığını söyledim.Bir anne şefkati ile beni götürdü erkekler tuvaletine, orada giyinmeme yardım etti.Yüzümü elleriyle yıkadı,kravatımı bağladı,saçımı taradı, köye dönüş için dolmuş ücretimi dahi verdi.Sanırım 14 yaşlarındayım.O zaman fark ettim, ''bu bayan öğretmenlere yaklaşmayın,onlar sizi dinden çıkarır'' diyen din öğretmenimizin bizim beyinlerimizi yıkadığını ve bu tip insanlara karşı tepkili olmamızı sağladıklarını.Bu bugünkü aklımla bu büyük bir yobazlıktı. O gün Hanzade hocamda ki iyi yüreği ve insan sevgisini, şefkati görmem görüş açımı değiştirmeme sebep oldu.Sonraları hocamdan bilmin ışığında din yaklaşımını zamanla öğrendim.Diğer hocalarımız Fahriye Efendioğlu, Melek Çol, Münevver Köymen,Gülay Oral,Neşe Yüce,Pakize Çoban,Mustafa Köksal,Cemil Güler de aynen Hanzade hocam gibi sevgi dolu kalp ve vicdanla görevlerini yapan insanlardı bunu bu olaydan sonra yıllar içinde fark ettim.Benim hayatımda, insanlara olan yaklaşımımda, bu hocalarımın çok payı vardır'' Bu sözler beni çok gururlandırdı,İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin yüreğine dokunmak, onlara ışık olmak bu dünyada bırakılan güzel bir izdi.
Bir başka kız öğrencisi şunları anlattı bana mezarlık ziyaretinde:''Ben İmam Hatip Lisesine ortaokuldan kayıt olmuş bir öğrenciydim. O zamanlar din dersi arapça öğretmenimiz ayni zamanda okulun disiplininden de sorumlu, bana ''neden kıyafetinin üzerine uzun pardesü giymiyorsun'' diye baskı yapıyordu.Derste başım diğer kızlar gibi kapalı, müfettiş geldiğinde açıyorduk o zamanlar.Ben önlüğümün üzerine pardesü giymiyordum, fakat giydiğim bir hırkam vardı uzun olmayan. Diğer kız öğrenciler,bu hocanın baskısı nedeniyle önlüklerinin üzerine uzun pardesü giyerlerdi. Bu nedenle ayni hoca sürekli beni ikaz ediyordu.Yine teneffüsde baskı yapan hoca yanıma geldi sınıfta sert bir şekilde tekrar uyardı.Ben korkudan yalan söyledim:''hocam babam alacak pardesüyü,o zaman giyeceğim''Oysa pardesü okul kıyafetinin mecburiyeti değildi. O sırada Hanzade hocam bizi görmüş,gerginlikten ters bir şeyler olduğunu anlamış.O anda yanımıza gelmedi fakat başka bir zamanda o gergin halin sebebini bana sordu.Anlattım...Beni kucakladı, gözlerime bakarak sakin ve kararlı ''kızım özgür iradenle yaptığın yasal bir hareketde sana tersini yaptırmaya kalkan, baskı ile korku vermeye çalışanlara karşı, asla geri dönme, sırf anı kurtarmak için,korkudan asla yalan söyleme.Allah'tan başka kimseden korkma, ne o hocandan ne benden.'' Bu sözler o zamanki halimle bana büyük bir güç ve direnç verdi.Ben o pardesüyü asla giymedim,bana arapça dersinden ayni hoca hak etmediğim kırık not verdiği halde, itiraz ettim notuma,sınav kağıdım çıkarıldı ve yeniden okunarak hak ettiğim notu aldım. Hayatımın dönüm noktası oldu sayılır o sözler...
12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra, fanatik dini akımlar hızlanmıştı.Akla bilgiye dayanmayan din baskıları toplumu yobaz din anlayışına itmekteydi.Bu durum elbette İmam Hatip Liselerinde bazı din öğretmenlerinin gereksiz atraksiyonlarına sebep oluyordu. Hatta 1987 yılında okula alınan televizyon bile okuldaki bazı din öğretmeni tarafından dedikodu malzemesi olmuş bu durumun çocukların ve öğretmenlerin ahlakını bozacağı savunulmuş, o zamanki müdür bu nedenle zor anlar yaşamış, Hanzade'nin notlarından çıkardıklarımdan anladığım kadarıyla.
Hanzade normal liselerden daha az biyoloji derslerine girmekte çocukların, öğrencileri ön yargıyla baktıkları öğretmenlerini, özgür iradeye önem veren ama dürüst vicdanlı bilimden ayrılmayan öğretmenlerini yıllar boyunca sevecekler, okul bittikten sonra bile arayıp soracaklar, hatta cenaze törenine katılacaklardı.Hanzade'de öyle bir yürek, öyle ince bir vicdan vardı ki,asla ayrım yapmaz, herkesin kendi şartlarında durumuna göre empati yapabilme becerisine sahipti.Kız ve erkek ayrımı da yapmazdı.Bir kadın için geçerli olan ahlak kuralları,erkekler için de geçerlidir anlayışına sahipti.Kadın ve erkeğin terbiyeli olması gerektiğinin,kadınların biyolojik üstünlüğüne karşıt,erkeklerin fiziksel üstünlükleri vardır, birbirlerini tamamlarlar, ama hukuk önünde Allah huzurunda her iki cins de eşittir derdi.Dünyanın sadece insanlara ait olmadığını, hayvan ve bitkilerin de dünyada yaşama hakları olduğunu savunurdu.Doğal hayata saygı duyardı.Tüm dinlere de saygı duyardı.Bilimle çatışan din anlayışını kabul etmezdi. Bilimsel bir din anlayışı vardı.
Yorumlar